Thursday, January 11, 2007

Basketbol

Ortaokuldayken NBA hastasiydik. Uc ya da dort kisiydik. Sanirim 1 sene falan surdu. Arkadaslarimla basket oynar basket konusurduk. Ben yardimci oyuncuydum. Asil fanatik olan Onur'dur. Biz Amerikanin bilmemne eyaletinde onlara gore bir aksamustu bize gore ise cumartesi sabahi saat 4 te oynanan NBA maclarini canli izlemek uzere saatleri kurardik. Star 1 televizyonundan yayinlanan NBA maclarini Onur paso videolara kaydederdi. Beraber bulusup izler Jordan nasil smac yapiyor agir cekim izlerdik. Murat Muratanoglu gibi Amerikan aksanli Turkce konusur, Carlz barkliiii diye bagirirdik basket atinca. Onur ve biri daha (ki adini bile unuttum) butun takimlarin butun oyuncularini bilir, yilda ortalama kac sayi atiyorlar, ya da kac top caliyorlar, hepsini bilirlerdi. O zamanlar mahallede her aksamustu bulusulur ortalama 3 saa (yuh) oynanirdi. Mac yapilir, 9 aylik oynanir vs...

Toronto sokaklarinda "yerli"lerle basket oynamaya basladigimda kendimi rahat hissettim bu yuzden. Eskiden cok gerilirdim maclarda. Asla takimlarda oynayamazdim. Hata yapicam da takimin kaybetmesine sebep olucam diye. Hic tanimadigim 9 adamla ilk defa burada cift saha sokak maci yapabildim bir sekilde. Cok cekismeli ve heyecan doluydu. (Baslarda baya bi kendin guven sorunu yasadim ama sonra gercekten iyi oynadigima karar verdim. Ben kendime guvenince ustume gelemediler, iyi oynadim bekledigimden 11 sayidan 3 unu ben attim eheh. Futbol konusundaki kazmaligim baskete yansimamis allahtan...) Bu arada sokaklarda assagi yukari bizim oynadiklarimiza yakin oyunlar oynandigini gordum. Mesela bizim oynadigimiz 9 aylikta birisi ebe secilir, potanin altinda dusen toplari toplardi, digerleri belli yerlerden sirayla sut cekerlerdi. Sonuncu adam atamazsa ebe olur pota altina gecerdi. Atan bir daha atardi. 9 aylik olan (9 tane basket yiyen) oyundan cikar, en son kalan kazanirdi. Burada ise "Amerikan" diye bir oyun var. Oyunda herkes tek ve gayet bencil (Oyunun Isminden olsa gerek). Bildigin basket oynuyorsun ama herkes sana savunma yapiyor ayni anda. Yani birini gecince oburuyle
savasiyosun. Herkesin tek tek skorlari var, 11 e ilk ulasan kazaniyor. Ilk ciktigimizda gotumuzu kaldiramadigimiz icin bunu oynamistik (Maclar cok cekismeli oluyor - acayip kosuyosun).

Herneyse, asil anlatmak istedigim sey, o zamanlar agzimizin sulari akarak televizyondan izledigimiz maclardan birini daha yakindan gorme firsatim oldu. Atlanta Hawks - Toronto Raptors macina Racho ucuza bilet buldu. 20 kafa. Normalde en arka siralar falan 30 - 40. gerci ben yine en arkadaydim. "Fakir"lerle beraber. Tiklim tikis stadyumda yanimdaki insanlarin cogu ya zenci ya uzun sakalli ya da dovmeliydi (ve de bunlarin tum kombinasyonlari). Oturdugum yer cok yukaridaydi. Ama saha o kadar net gorunuyordu ki. Hayret ettim. Sanki cok yakinmis gibiydi.

Bu spor aktivitesi (diger herseyde oldugu gibi) amacindan sapmis ve yine bir eglence ve tuketim pazari haline donusmustu. Her saniyesi birseyler satan, bir tur eglence sunan bir sirket gibiydi. Basketbolu 4 tane 12 dakikalik ceyrek halinde oynayan sistem gerekli tuketim icin mukemmel zaman bosluklari sunabiliyor. Bir koltuga oturdugunuzda gorsel olarak basket sahasi ve izleyenlerin disindaki hersey (ama hersey) reklamdi. Yanip sonen isiklar ve panolar her yerdeydi. Bunun disinda 3 katli sahanin her katinda bir McDonalds, bir Harvey's bir Pizza Pizza bulunmakta, ve bu yerler inanilmaz is yapmaktaydi. (Demek ki sadece oyunlar sirasinda yapilan alisveris tum bu dukkanlari acmaya yetecek ticari basariyi sagliyor.) Kucuk aralar - ornegin molalar bile inanilmaz alisverislerin ve reklamlarin yapilabilecegi bosluklara donusmus. 30 saniye icinde spontane bir sekilde bir insan nasil reklam yapabilir tahmin bile edemezdim. Ornegin bir molada seyircilere kocaman plaj toplari attilar. Bunlara vurarak devamli havada gezinmesini saglayan seyircilere birden "tutun" diye bagirdilar. Toplar elinde kalan seyirciler arasinda cekilis yaptilar ve kazanana 700 dolar verdiler. Bu kazanan adam "genc is adami" kilikli zaten baya bi zengin oldugu anlasilan, onlerde oturan bir adamdi (oralarda biletler 80 - 100 dolar). Bunu goren biz fakirler zaten plaj toplari bize yukarilara hic ulasamadigi icin deliler gibi yuhlamaya basladik. Ben de yuhladim. Ordaki "fakir" kardeslerimle bir butun olduk. Tek yumruk halinde.

Pon pon kizlar hic de "liseli" degillerdi. Profesyonel dansci olduklarini dusunuyorum. Yaptiklari hareketler acayip zor ve hizliydi. Kocaman ve bicimli hacimler kaplayan kitlelerin bu kadar hizli hareket edebilecegini hic dusunemezdim. Yakinlarinda olsam ve bana carpsalar orami burami kirabileceklerini hissettim.

Sonra bitti. Kolalarimizi, pizzalarimizi, ustunde resimler olan bardaklarimizi, ve sapkalarimizi aldik (Ben almadim.). Gecelik eglencemizi yasadik. Evimize postalandik. Geriye eskiden saat 4 lerde kalkip izlenen NBA maclarinin anilari kaldi. O zamanlar yasadigim heyecan ve tat buruk bir huzun oldu bende. Beklemis sarabi icmeye calisirmis gibi hissettim kendimi, dudaklarim buzustu, icim kamasti...

1 comment:

Mert said...

:)