Friday, November 04, 2005

Et

Et yemeyi cok severiz ya hani. Ilk defa bu kadar buyuk et yedim. Barbeku yapicaz dediler. Kendinize ne aliyorsaniz bana da ondan alin dedim. Arabaya bindigimizde kucagimda kocaman bir "et" vardi. Megersem buralarin eti meshurmus. Bu kadar buyuk bir kutlenin nasi pisecegini tasavvur etmeye calisirken barbekunun yanina geldik. Herseyi onlara biraktim. Garip seyler ogrendim. Mesela iyi bir barbekude eti sadece bir kere cevirmek gerekiyormus. Bir de "quarter turn" dedikleri birsey var. Et bir sure pistikten sonra ayni eksende kalacak sekilde 45 derece aciyla ceviriyorlar. Sanirim isiyi baska acilardan alabilmek icin. Ama bunu sadece et pistikten sonra ustunde birbirine paralel barbeku cizgileri gormeyi onemsemeyenler icin oneriyorlar. Bu durumda butun cizgilerin paralel olmasi gerektigini dusunen psikopatlardan haberdar oluyorum. Iki "quarter turn" ve bir de ters cevirmeden sonra etin pisti dediler. Simdi son rotuslari yapiyorlardi. Bicakla kucuk delikler actilar. Acilan deliklerden sular akti. Bunu sonlara dogru yapiyorlar. Herkes devamli ne kadar guzel bir ogun olacagindan bahsediyordu. Iste su kadar pismis olmasi gerekiyor yok ortasinda kirmizi bir katman olmasi lazimmis falan. Herneyse.
Ekmegimin icine gomdum eti. Sigmadi ama. Ilk isirigimda gercekten et yedigimi anladim. Biz vahsi hayvanlardik. Caglar boyu suregelen bir icguduyu yasiyorduk. Dislerimi gecirdigim hayvan neydi bilmiyorum bile (buyukbas olsa gerek). Ama onu yedik orada. Onu kopekler gibi ya da arslanlar gibi yedik. (Yazarken agzim sulaniyor bu arada)
Herseyin kimyasallastigi dunyada dogal birsey bu aslinda. Ama yine de insan olarak hayvanliktan oyle koparmisim ki kendimi, uzuldum ben hayvani yedigimize. Yedigim tum hayvanlar icin biraz uzuluyorum. Ama vejeteryan Hintli arkadaslarimin yolundan gidecek kadar da guclu degilim. Guzel be tadi. Diger hayvanlarda cok farkinda olmuyordum hayvanlari yedigimizin. Bu deneyimde dislerimi gecirirken bu seyin dunyada bir sure yasadigi hep aklimdaydi. Tabi hayatta da vejeteryan falan olmam.

No comments: