Monday, July 16, 2007

RATATOUILLE

Sonunda gitmeyi basardim Ratatouille e.

Ya bu ne ya.

Bilgisayar animasyonu altin cagina yavas yavas girmeye basliyor sanirim. Klasik Disney'in alevlenip dunyayi kasip kavurdugu zamanlara...

Ortamda birsuru sacma sapan gercekten basarisiz produksiyon turemeye basladi. Bunlar 3D'nin kolay ve cabuk oldugunu, herkesin iyi yapabildigini sanip piyasaya atlayan orta olcekli studyolar. Cikan isler gayet basarisiz olsa da endustri devinim halinde. Ustelik cogu zaman iyi kazanc da sagliyorlar. Biz okuldayken "Hoodwinked" yeni cikmisti. Daha trailer'dan animasyon ve riglerin kalitesizligini farkeden biz, animated feature'larin seviyesinin dusmesinden hayal kirikligina ugramistik. Buna ragmen Hoodwinked butcesini birsuru kez katlayarak acayip bir ticari basariya donustu: birkez daha oykunun ve pazarlamanin ne kadar onemli olduklarini kanitladi...

Neyse Ratatouille...

Pixar filmleri Steven King'in "o" kitabindaki cocuklarin korkunc yere girerken gordukleri kapi gibi. Her cocuk hayatta en cok kendi korktugu seyin resmini goruyordu kapida. Ratatouille de de ayni sekilde herkes kendisinin deneyimleri ve kisiligiyle olusmus bir tur duygular serisini deneyimledi/tekrar yasadi. Bu film cok basariliydi cunku cok genel bir seyirci kitlesi icin tasarlanmasina ragmen kisisellesebiliyor, insan kendinden birseyler bulabiliyor, ve herkes baska bir yerinde ya da bir dizi yerinde baska bir dizi duygusal degisiklik yasayabiliyor. Gurme bir yemek gibiydi. Romantikti, epikti... Ben basindan beri diyordum zaten Pixar'in anlatim gucunu Brad Bird'e verin, Lasseter gibi gerzeklerle heba etmeyin (bknz: cars) diye. Lasseter biraz ticari bir adam. Araba oyuncaklari ve "merchandise" dedikleri havlu, tabak vs... satabilmek icin arabalarla klise otesi bir film yapti, ne oyku ne de oyku anlatimi bes para etmezdi. Ama sanat cok cok cok gucluydu her zamanki gibi (ki Lasseterin dokunamadigi tek alan kendisi). Lasseter oradaki animatorlere kritik verecek bir seviyede degil ki. Filme etkisi bir producer kadar olabilirdi ancak, nitekim oyle oldu, ama gorsel takim buna ragmen cok iyi kotardi filmi. Herseye ragmen izleniyor.

Brad Bird bu filme basladiginda ben baya bi umutsuzdum. Cunku Brad Bird de atmosfer olarak kendini tekrarliyordu. Iron Giant ve Incredibles cok farkli gorunseler de atmosferleri ayniydi, Brad Bird'un cocuklugundaki Amerika. Bunun yaninda duygulari olusturma ve anlatma konusunda hep digerlerinden cok daha ilerideydi bu adam (en azindan hollywood'dakilerden). Dusuk beklentilerle gittigim son Pixar filminden hayranliklar icinde ciktim. Brad bu sefer atmosferini de yenilemis, Paris'te gecmesinin yaninda duygulari da diger filmlerindeki kadar guclu vermis. E buna Pixar'in teknik, sanatsal ve anlatim ustunlugunu de eklersek... Bence olaganustu bir film cikmis ortaya.

Sanat kismina hicbisey soyleyemiyorum. Animasyon mukemmel, Brad Bird animasyon konusunda da gercekten otorite. Glen Keane, Milt Kahl gibi adamlar tarafindan yetistirilmis. Bi noktada durmus ve demis ki, "ben animasyonu kesfettim (yas 12-14), ama film yapmak icin hayati kesfetmem lazim, Disney de kalirsam hayati kesfedemicem, animator olarak kalicam ama hayal ettigim oykuleri anlatamicam" demis ve Disney'den cikip normal bir hayat yasamaya baslamis. Yillar sonra hayati kesfetmis olarak geri donunce, animasyon dehasiyla film yapma tutkusunu birlestirip su an bunlari yapiyor. Beraber calistigi animatorler ondan kritik almanin cok keyifli oldugunu soyluyorlar. Kendisinin de eglendigi anlasiliyor bu isi yaparken.

Neyse muzik+animasyon+resim+oyku+... birlesmis ve cok ustun bisey cikmis ortaya.

Bundan sonra hayattan bekledigim sey: Pixar anlatim gucunu Miyasaki'ye vermeleri, ve Miyasaki'nin yaraticiligiyla Pixar'dan bir film cikmasi. Heralde son nokta falan bu olurdu...

No comments: