Friday, July 20, 2007

Blog Dunyasi

iki yil once bir animasyon dergisinde UGC denen (User Generated Content) herkesin istedigi yerlere yazi yazip ya da resim cizip internette yayinlayabilmesi olayiyla yani kisa bloglarla ilgili bir makale okumustum. O zamanlar boyutlarini hayal edebiliyordum ama yasamaya basladikca cok ilginc yerlere gitti. Artik assagi yukari herkesin bir blogu var. Kalitelisinden kalitesizine, yazarindan, ev hanimina, teenage'inden, yaslisina herkesin ama herkesin blogu var. Bilgisayar verilerinin paylasilirliginin bu kadar artmasi, kolaylasmasi kafamda soru isaretleri olusturmaya basladi.

ornegin insanlarin bloglarindaki linklerden uc dort kez atlayarak suna ve suna ulastim. yazdiklari en son iki yaziyi okudum. bunlarin kardes oldugunu, birinin evlendigini, cocugu oldugunu, gecen gun 28 yasina bastigini, cocugun da basketbol oynamaya basladigi gibi seyleri ogrendim. Ama neden?

Peki bu ne isime yaradi? Bu insanlar neden blog yaziyor? Ben niye yaziyorum? Ben ilk basladigimda bunun evinden uzaklara giden ben icin bir tur psikolojik terapi olmasini ve ayrica gecmisimi belgelemek ("hope you're keeping some kind of record" - Leonard Cohen - Famous Blue Raincoat) ve gerektiginde o zamanlar yasadigim duygusal degisiklikleri hatirlayabilmek icin kullanacagim bir arac olmasini planlamistim (yil 2005). Arac gayet verimli bir sekilde calisiyor. Cunku 2005 teki yazimi okuyabiliyorum ve herseyi hatirliyorum.

Ama butun dunyanin ayni sekilde hergun milyonlarca entry girmesini dusundukce, ve internette dolasan milyonlarca terrabayt kisisel hayat bilgisini hayal ettikce icimden bir ses birseylerin ters gittigini soyluyor. Bunun yaninda sanal oyunlarin ve atmosferlerin gun gectikce daha onemli yerlere geldiklerini goruyorum. Facebook, Lavalife, World of Warcraft gibi seyler var. Insanlar gun gectikce hayatlarinin daha buyuk bir kismini bu tur seylere ve UGC lere adamaya basliyorlar.

Yuksek Lisans tezimi Bilgisayar Oyunlari Tasarimi uzerine yazdim. Tezimde oyunlarin ve sanal dunyalarin gittikce insanlari sizofreniye, bozuk bir kisilik ve psikolojiye ittigini hafifce citlattim. Ama tabii ki tam soyleyemedim (akademik seylerde dogru yazmak gerekiyor ve insanligin elinde su an bunlari soyleyebilecek derecede kanit yok.) Bir sure once bu dunyadan gocen Baudrillard gibi dusunuyordum - O'nun da elinde bir kanit yok sonucta, atip tutuyordu basindan beri, ama edebi olarak sanalliga iyi saydirdigini dusunuyorum (ozellikle simulakra ve simulasyonlar kitabinda).

Sonuc su ki elimizde sanal dunyalar yuzunden aklini kaybetmis ya da ciddi bir rahatsizlik yasamis cok az insan oldugundan sanal dunyaya karsi bir onlem alamiyoruz. Bunun yerine bu dunyalar ve hayat tarzi yavas yavas tum insanligi etkisi altina aliyor, farketmeden her gun daha cok icine giriyoruz. Bazilari uzun sure yadirgayip karsi cikiyor, tepki duyuyor, ama bir gun bakiyorsunuz Facebook'dan mesaj atiyor. Bazilari icine girdikten sonra tepki duyuyor, birakiyor ve bir daha yazmiyor (ki bu cok azinlikta) vs...

Eeee? Niye dedim simdi ben bunlari? Neyse. Bi arguman getirmem gerekiyodu. Ama UGC'lerin guzel tarafi bu, kendim denetledigim icin hicbir zorunlulugum ya da seviye kaygim yok. Arguman oldu mu acaba? belki de arada yapmisimdir. Amaaan olsa da kodum olmasa da....

5 comments:

Elif Derviş said...

Merhaba Arda :) Kesinlikle çok haklısın söylediklerinde. Eskiden tv bağımlısıydım, artık bilgisayar... feci şekilde hem de :) Ama seviyorum tek bir araç sayesinde bir sürü şey yapabilmeyi ben.

Blog olayına gelince...tam bi çılgınlık cidden. Ben blogumu ilk açtığımda (ilk yazımda da demiştim hatta) yazar olmak için yıllardır içimi kemiren kurdu sanal ortama taşıyıp, insanların okuduğunu düşündükçe kendi kendimi güya (!) teşvik etmekti. Yani gaza gelirim her gün günlük gibi yazarsam diye düşünmüştüm. Olmadı..yani çok düzenli yazdım, çok da severek yazıyorum hala, ama zaman içinde amacından sapıp aynı senin anlattığın gibi fazla kişisel bi şey oldu. Hele ki hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren :)) Geçen gün Barış'a (eşim) ya keşke foto moto koymasaydım, adımı da vermeseydim, çok içli dışlı olduk herkesle, bi yandan güzel, bi yandan da fazla samimi oldu" dedim...sırf bu yüzden, hiç isim cisim geçirmeyeceğim ve sadece ilk baştaki gibi yazma/kitaplar vs. üzerine yeni bi blog açmayı düşünüyorum. Yani blogumun kişiselleşmesi beni bilgisayar, internet olayında frenlemediği gibi ikinci bloga bile yönlendirdi. Şizofren olmam di mi :)) Sevgiler.

Asortik Krep said...

Beni okuman ya da bulman benim de seni bulmamı sağladı..Ben senin gibi düşünmüyorum.Her ne kadar benim bloğum sana bir şeyler veremese de ben senin gibi düşünen insanlar olduğunu keşfettim :))
Başkalarını bilmem ama ben kardeşimle iletişimimi sağlamak için blog yazıyorum..Ayrıca onunla hayatı daha iyi paylaşmak için de bloğunu okuyorum.

İşim iletişim üstüne..Sanırım yaşça benden küçüksün..Bunu böyle söylememin sebebi daha iyice bloğunu inceleyemediğim içindir.Bloglar sayesinde dünyada ki insanların yaşantılarını,hayattan beklentilerini ve yaşama dair isteklerini öğrenmek hoşuma gidiyor..Bunu diğer insanlar üzerinde de yol gösterici olarak kullanıyorum.Sanırım blog okumada benim en fazla yararlandığım kısım bu oluyor.Ve diğer bir kısmı ise bir çocuk yetiştirirken onun yaşındaki insanların hayata bakış açısını sorgulamak benim için avantaj oluyor..Onlara bakıp çocuğumun geleceği için nasıl bir yol izleyebilirimi takip ediyorum.Oturduğun yerden bunları öğrenmek, deneme -yanılma methodu gibi hem de bunları karşımdaki insanlarla yüzyüze ,zaman geçirmeden öğrenmek bence hayatı kolaylaştırıyor.Eğer hayatta karşına çıkacak şey ne olursa olsun,bunun yararlı noktalarını alıp sana zarar verebilecek kısımlarını çıkarırsan ya da uygulamazsan zorlanmazsın gibi bir düşünce de yaşadığımdan ne olursa olsun hayat boyunca sıkıntı yaratacak bir şeyle karşılaşmadığımı söyleyebilirim.Eğer dozunda ve kararında yaşıyorsan ve bunu uygulayacak psikolojini de sağlam tutuyorsan yeni yeni insanları bilgisayar sayesinde tanımışsın kötü mü olur..Bence olmaz..Şimdiye kadar olmadı da..Bloğumu biraz daha okursan blog sayesinde bir sürü iyi insanla tanıştığımı da göreceksin.Ayrıca blogların iyi bir özlem terapisi olduğunu da okudukça düşünmeye başladım.

Blog yazdığımdan ve okuduğumdan beri kendimi hayata daha bir adapte olmuş hissediyorum..Bu da bilgisayar başında geçen saatlere değiyor mu diye sorarsan? Evet değiyor.

Beni örnek gösterdiğin için bu uzun sayılabilecek cevabı yazdım..Beni bulmanı hangi kanallar sağladıysa da bu yolla da olsa seninle bunları konuşmak hoşuma gitti.
Hayatı sorgulamak güzeldir..Doğal olarak hem blogları kullanacağız hem de yaşadıklarımızı sorgulayacağız.Bence doğru yoldayız.
Sana Turkuaz Kıyılardan selamlar..Bir gün yolun bu taraflara düşerse de beklerim ve en azından bu yolla blog olayını bir kez daha gözden geçirmemi sağlayan cümlelerin içinse sağol.

Anonymous said...

Merhaba, yazında bahsettiğin "Şu" 'yum ben. 28 yaşında değilim bu arada daha ancak bugün bir ay oldu 28 yaşından gün almaya başlayalı. Ben soranlara hala 27 diyorum.
Diğer "Şu" ablam Asortik Krep'in de dediği gibi benim yazım sana bir şey veremese de ben senin yazını okurken eğlendim en azından.
Bu arada ben de seni onun linklerinde dolaşırken gördüm. Öylesine okurken de bir yazında benden bahsetmiş olman hoşuma gitti.
Blog yazmayı ve okumayı seviyorum. Bunun nedenlerinden biri yazmayı çok sevmem ki ayrıca düzenli olarak tuttuğum şahsi bir günlüğüm, daha önce yazdığım çeşitli denemelerim ve kağıt kalem bulduğum her an yazdığım trilyonlarca cümlem var.
Okuduğum zaman da çeşitli blogları, değişik düşünceleri, hayalleri, hayatları paylaşmış oluyorum.
Ayrıca blogum sayesinde iki senedir düzenli bir arşiv oluşturmuş oldum. Yaşadıklarını kayıt altına almaya çok meraklı biri olarak dönüp dönüp eski yazılarımı okumak da mutlu ediyor beni.
Bu arada bu yazından alıntı yapıp blogumda yayınlamayı düşünüyorum. Bilgine...
Mutfak Camı Burcu

www.mutfakcami.blogspot.com

ardamardar said...

ya yok sizi rencide etmek icin demedim oyle. Ozur dilerim yanlis anlasildiysa.

Bu aralar bir kitap okuyorum da. Orada bloggerlar yuzunden profesyonel yazarlarin issiz kaldigi, bizim gibi normal insanlar yuzunden genel kultur ve entellektuel seviyenin dustugunden bahsediliyor. Kitabi okumadan yaziyi yazmistim. Okuyunca yazan adamla kismen ayni rahatsizliklari duydugumuzu kesfettim.

Asortik Krep said...

Arda, okuduğun kitabı merak ettim aslında..Birde cümlene takıldım bizim gibi bloggerlar yüzünden profesyonel yazarların işsiz kaldığından bahsediyorsun ya..Yazı yazmak bu kadar kolay bir iş değil..Hele hele herkesin okuduğu ve milyonlarca satan gazete ya da kitaplarda.Her blog yazan kendini yazar zannetmiyordur da zaten.Bence bu yazar ya yazmayı hafife alıyor ya da dikkat çekmek istiyor.Bin ytl verip bir kitabı bastırabilirsin ama satamazsın.Çevremde sponsor bulup kitabını bastıran,böyle 2-3 kitabı yayınlanınca kendini ulusal yazarlarla bir tutan bir sürü insan var.Kitaplarını tanıdık vasıtasıyla pazarlayıp, ya da resmi kurumlardaki yöneticilere toplu halde satıp, her etkinlikte yer almak isteyen ve her çıkan gazeteden resmini kesip haber yaptırmaya çalışan bir sürü de insan tanıyorum.Bir de hayatın büyükşehirler hariç anadoludan gözüken bir yüzü de var ki genelde sanatçı ve yazar dediğimiz insanlar eğer kendilerine uygun gördükleri rakamları vermezseniz ne bir imza gününe katılır ne de konsere gelir..(bu arada imza gününde biliyorsunuz ki kitapları imzalanır ve satılır.Eğer yazar fazla kitap satamayan biri ise etkinliğe kesinlikle para alarak katılmak ister.Normalde yol ücreti ve konaklamaları da her zaman ödenir.)
Bence insanlar kendi beceriksizliklerini bloggerlara yüklemesin.İyiyseniz, kendinizi kaf dağında görmezseniz bütün kapılar size açıktır.Mutlaka değeriniz bir şekilde ortaya çıkar.Zor bir piyasadır..Dışarıdan göründüğü gibi de değildir ama en azından gerçek bir yazar olmak bu kadar da kolay değildir..Üç-beş yazı yazmakla edebiyat yapılmaz.

Bu arada Burcu sana gönderme yapmış :))Okudun mu?