Friday, December 15, 2006

Icinde calistigim filmi neden caliyorum???

Bilmiyorum.

Hangisi dogru bilmiyorum.

Telif haklari denen seyin iyi mi kotu mu olduguna karar veremiyorum. Hirsiz olup olmadigima da karar veremiyorum. Sucluluk duyup duymamam gerektigine de karar veremiyorum. Sanat, endustri, para ve fikir... Kayboldum.

Icinde calistigim film piyasaya suruldu. Bu Narnia diye bi filmin uzatilmis versiyonu. Piyasaya cikali birkac gun oldu ve ben hemen internetten indirmeye basladim. Bilgisayar ekranindaki yesil yuvarlak dugmeli pencerede yazan seyler dogruysa 8 saat sonra bu filmi izlemeye baslayabilecegim.

3 sene once Queen CD si aldim. Queen i cok severim ben. Dedim ki: artik kendi parami kazaniyorum. Bu paranin bir kismini hayatta bana cok guzel seyler yasatan Queen'e bizzat vermek istiyorum. Bunun uzerine en sevdigim albumlerinden biri olan "A Night at the Opera" nin CD sini aldim. Heyecanla eve gelip lithaen e yaptigimi anlattim. Eger Fredi orada olsaydi bizzat ellerimle ona 15 milyonu verirdim. Sonra lithaen fredinin coktan oldugunu bana hatirlatti. Verdigim paranin ise plak sirketlerinin patronlarinin jakuzilerinin kenarlarindaki karideslere donusecegini dusundurttu. Hakliydi. Cunku Fredi oldu. Artik paramla kendisine Moet&Chandon alamayacak. Buna ragmen dunyada fredi bir album daha satmayi basardi, olumunden yillar sonra, bana... Bu gelecek nesillere belki etkili olur. frediye hayranlik duyarlar cok satti diye belki.

Neyse ayni seyleri bu aralar bir daha yasadim. Icinde calistigim filmi satin almak istesem 35 kafa toslamam gerekiyordu. (Bu benim bir haftalik mutfak masrafima esit neredeyse). Degip degmeyecegine karar vermeye calistim. Sonra yesil yuvarlakli pencerenin altindaki gri dugmeye basiverdim.

Ben ve benim gibi hirsizlar yuzunden film endustrisi her sene yaklasik 8 milyar dolar kaybediyor. Bu kayip ben ve benim gibilere issizlik ve maaslarin dusmesi olarak geri donuyor. Bircok insan aslinda hakettikleri parayi alamiyorlar, eziliyorlar, haklari yeniyor. Bircok insan haketmedikleri halde, binbir emekle uretilen sanat eserlerini izleyip dinliyorlar, ufuklari aciliyor(?), daha zeki oluyorlar (???).(Ya da her neyse...)

Bence, butun hayatim ve deneyimlerim tersini soylese de ve tersini yapmak zorunda olsam da, bu isler para kazanmak icin yapilmaz. Degmez. Insanlar bankacilik gibi baska meslekler yaparak daha cok para kazanabilirler. Mutlulukla emekli olabilirler. O zaman gercekten birseyler ureten bir adam, yaptigi seylerin herkes tarafindan izlenmesinden mutluluk duyar, calinti ya da degil, dunyanin her yerine yayilabiliyorsa yayilir, parasini dusunmez. Cunku bence para cok sacma sapan yerlerden gelirse geliyor. Bu is ise sacma sapan olmamasi gereken bir is. Yine de dunya boyle donmuyor. Walt Disney basta olmak uzere dunyadaki herkes (ki buna Tom Waits de dahil) calinan sarki ve filmlerini calanlari mahkemeye vermis ve de haklarini almislar. Ben de ne kadar boyle desem de birgun birileri benim hakkimi yediginde (? ki oyle mi acaba???) ondan hesabini sorucam. Ya da nedir olay?

Karar veremiyorum. 35 gayme de cok be kardesim...

7 comments:

lithaen said...

Ardarım, bilirsin, severim orjinal CD olayını, nedense var saçma bi orjinal durumu dibine kadar Ayran-At durumlarının olduğu zamanlarda bile oldu bu.

Bunun bi miktarı özentiden kaynaklanıyo, bi kısmı da sevmekten, yani işte kuşe kağıdı sevmek, onun duruşuna hasta olmak gibi gereksiz şeyler.

Tabi bi de telif hakları durumu var.

Şöyle ki ben bu internetten çalma-alma olayını şöyle bağladım tatlıya, bence mantıklı buyrunuz dinleyiniz.

Günümüz öğrenme çağı bissürü grup var, bissürü garip garip müzik. Bu insanların hepsine güvenip te albümlerini almak biraz zor, ona hiçbişi dayandıramam ben. Dolayısıyla ne yapıyorum. Bi şarkıcı ilgimi mi çekti?

İndiriyorum albümünü bulabilirsem, dinliyorum, seversem ve bu albümün hakettiğine kanaat getirirsem gidip orjinalini alıyorum. Böylece bence ben hakedene bi miktar destek oluyorum.

Bazı bazı da radyoda bi şarkı duyuyorum, beğeniyorum indiriyorum, bi şarkı sadece ne işim olur diğerleriyle, neden alayım bi şarkı da arkadaşım. Güzel albüm yapsın alalım nedir.

Bence bu yöntem çalışır.
Film endüstrisine gelince ben aynı mantıkla her zaman seyredebileceğim filmleri alıyorum. Eskimesini bekliyorum bi süre sonra ucuz rafına düşünce alıyorum. Tabi senin durumun söz konusu olunca ne yapardım diye düşününce. Şu anda fazla gelse bile bir gün daha iyi bi durumda olunca ben de o filmi alırdım. Ne de olsa ilk çalıştığım film olurdu. :) maneviyat önmli bişi..

Öpüyorum..Yorumlara açığım

Anonymous said...

Ben de iki laf edeyim mademse :)

Çok kesin cevaplarım, ve uzun uzun düşünmüşlüğüm yok bu konuda ama kendimce bulduğum yollarım var.

Bir kere Amerika'ya geldikten ve eski parasız pulsuz halimi, ucu ucuna geçinir bir hale dönüştürdükten sonra, Internet'ten film ve müzik indirmeyi bıraktım. Ama benim bunu yapabilmemin sebebi ABD'de olmam. Bu nasıl oldu? Netflix, half.ebay.com, amazon.com
ile oldu.

Şöyle ki, eğer bir grubu sevmiş isem, ebay ya da amazondan ikinci el CD bakıyorum. Genelde ucuz (shipping'le 5-6 dolara kapatabileceğim) bir alternatif çıkıyor. Avrupalı grupların CD'leri daha pahalı oluyor ama o kadar oluversin artık diyorum. Çok pahalıysa ve daha önce dinlememişsem, Lithaen'in hesap indiriyorum, sonra değerse alıyorum :)

Film konusunda da adamlar Netflix diye bişey yapmış. (Ki ne kadar iyidir bilemiyorum ama benzeri Türkiye'de de var, Kanada'da kesin vardır :) Mis gibi listeni yapıyosun Internet'ten adamlar sana kapına kadar getiriyolar. Ayda sadece iki film falan izlemeye vakit bulabilen bir insan olduğumdan (izlediğim diğer şeyler de YouTube'deki Japon animeleri olduğundan) aylık 5.99'luk bir paket alıyorum Netflix'ten. Artık bir filmin CD'sine sahip olma "şeylerim" geçti benim. Bi daha izlemeye zaten vakit olmuyor.

Velhasıl kelam, uzun zamandır temizim :) :P

Sanat üreten insan onu üretirken hem çalışıp çabalıyor, yüzbin tane alınteri, hem düşünsel anlamda bir yerelere gelmiş, bir boklardan anlayan olması gerekiyor. Bir sanat ürününü ortaya koymak ne kadar çileli bir süreç. Ben hiç yapmadım, ama tahmin edebiliyorum, zira denedim olmadı:) Hem hayal gücü, hem yetenek, hem alın teri, ruhsal bunalım vs vs... Bundan keyif alan kişiler olarak, eğer adam bizden bunun karşılığını para olarak istemişse (yani zigeyim telifini, al indir dememişse) bence bize bok yemek düşer, verecez paraları :) Ha gönül isterdi ki herkes paylaşsın ürettiğini, misal Southpark amcalar indirilsin, izlensin sorun değil bize diyorlar, keza Japon animecileri de öyle sanırım.

Ama adam bunu demiyorsa, o zaman bu günün koşullarında, ben elimin altında Netflix ve ucuz 2. el CD'ler varken indirmemeye çalışıyorum. Bi bildiği var, kendine boya filan alacak demek ki, sanatçı insandır.

Evet.

Anonymous said...

Hayatını müziğe adadığını bizzat bildiğim ve sahne performansına hayran olduğum bir adamın download konusunda düşünceleri için şuraya bakınız.
http://www.hakanerken.com/

Anonymous said...

daha doğrusu şuraya:
http://www.hakanerken.com/2006/12/22/79/
Saygılar.

Anonymous said...

Arda sen bu entryi yazdığından beri habire ben bu konuyu düşünür oldum. (Okuldan eve dönerken arabada filan düşünüyorum sürekli).

Neyse, şimdi aklıma geliveren, ayrıca yukarıda anonim arkadaşın verdiği linkte de okuduklarımdan sonra düşündüğüm birkaç şey daha var, yazıvereyim madem:

Birincisi, dünyada bir grup müzisyen de aslında, büyük şirketler aracılığıyla telif hakları vs adı altında kazanılan paraların, müzisyenlerin üretkenliğini kısıtladığını düşünüyor. Şöyle ki, sen müzisyen bir adam olarak alıyorsun yaptığın besteleri gidiyorsun bir büyük "plak" şirketine. Adam sana "bu satmaz, sana karılı kızlı klip çekmemiz lazım" diyor. Ya da "offf ne bu caz mı saz mı, satmaz bu Türkiye'de" diyor. (Bu illa ki müzik olmak zorunda değil. Her sanat için geçerli olabilir.) Popüler olanı, çok satacak olanı yapamaya zorlanıyorsun.

Şimdi müzisyen kişi, sözde kendisine para kazanmayı garantileyen, telif hakları vs işlerini sanatın bir parçası yapan bu müzik şirketlerine bu kadar muhtaç mı gerçekten?

Bir grup amca çıkmışlar şöyle bir şey yapmışlar: http://en.wikipedia.org/wiki/Open_source_record_label

Bu linkte "Open source record labels"tan bahsediliyor. Bu yolu izleyen müzisyenlerin çalışmaları "copyleft" olarak yayınlanıyor. (http://en.wikipedia.org/wiki/Copyleft)

Mesela şu var: http://www.comfortstand.com/
Bu adreste, bu adamlarla çalışan müzisyenlerin albümleri var, copyright ile lisanslı olmadığı için "bedava" indirilebiliyor.
Ben de şimdi keşfettim, daha denemedim hiçbirini.

Her neyse, sonuç olarak bilgisayar dünyasındaki "open source" anlayışının "sanat"a uygulanışı bu.

Örneğin biz Moleschino'daki yazıların hepsini "Creative Commons" ile lisanslıyoruz. Bu da isteyen herkesin, kaynak belirtmek şartıyla, istedikleri yerde yazıları kullanabilecekleri anlamına geliyor. ("Bunlar kopyalanamaz, yazarın izni olmadan hiçbişey yapılamaz" klişelerinin aksine yani.) Siteye reklam almıyoruz zaten, alsak para kazanırdık belki ama hoşumuza gitmiyor.

Elbette ben hayatımı "yazarak" kazanmıyorum. Bu yüzden, hayatını sanattan kazanan biri, sanatının karşılığı olarak yukarıdaki gibi copyleft/creative commons yolunu seçmeyip bizden para istiyorsa, bence vermek lazım. Ama copyleft yolunu seçen müzisyenler de aç kalmıyor, eğer o anlayış yayılırsa, belki müzisyenlerin (sanatçıların) milyarlar yerine milyonlar kazandıkları, fakat daha özgür üretebildikleri, insanların daha özgür ulaşabildikleri bir dünya olur burası. O vakit biz de coşar mutlu oluruz. Kelebekler kuşlar hesabı.

lithaen said...

Hakan Erken adlı kişinin düşüncelerine saygım var. Zaten olmasaydı 100'ü aşkın "ödenmiş" CD'm olmazdı herhalde.Fakat zaten son tahlilde dediklerimden çok farklı bişi söylediğini de düşünmüyorum.

Bir sanatçı olarak CD'm satılsın da "bissürü" para kazanayım gayet Seda Sayan'ca bir tepkidir bence. Yani gerçekten o blog'da yazılanları hissederek müzik yapan bir insanın, sokaktaki insanların şarkılarını bilmesini, çok satarak delicesine para kazanmaktan daha fazla isteyeceğini tahmin ederim. Ve yine kaldı ki albüme verilen paranın çoğu dağıtıcı ve basan şirketlere gidiyor, vergisi püsürü derken müzisyen'in eline geçen bir soru işaretidir, sanırsam ki oldukça da küçük bir soru işaretidir.

Benzeri bir "fikri haklar" sorunsalı mesleğim olan endüstriyel tasarım açısından da var olmaktadır. Fakat bu noktada yapılan benzetme bir firmanın diğer firmadan tasarım çalarak sadece maliyetine üretmesi açısından değil (çünkü bu başka bişi, Seda Sayan'ın, Ebru Gündeş parçasını alıp bunu söyleyerek ve ona ödemeden albüm çıkarması gibi bişidir) sadece şu açıdan, değerlendirilecektir. Benim yaptığım(yapacağımı varsaydığım) gayet pratik ve insanların hayatına çok şey katacak bir tasarımın 1 milyoncuda satılması, Mudo Concept'te satılmasından daha çok hoşuma gider.(Hani bilinmek ve içselleştirilme açısından, annadın sen beni..)

Ve fakat şöyle bir yanlış anlaşma var Blog'un sonunda.

"ve sakın sormayın bile bu soruyu.. “müzik karşılığında ödeneni hakeder mi?” sakın.. yoksa bu benim sahip olduğum herşeye hakaret sayılacaktır.."

şimdi.. Eee... müzik bazı durumlarda karşılığında verildiği parayı haketmeyebilir. Bu konuda zorluk çıkarmaya, hayatta kalma dürtüleriyle duygusallaşmaya gerek yok. Haketmedimi haketmez. Açık ve net. Burada aslında bana ters gelen, daha doğrusu eksik olan şu genellemeye Seda Sayan'ın da giriyor olmasıdır. Bunlara ek olarak dugusallaşıp "bakın almazsanız incinirim, akabinde incitirim ve hatta havanızı alırsınız" yerine denmesi gereken aslında bar bar bağırdığımız "MÜZİK HAK ETMİYORSA DİNLEMEYİN, HAK EDİYORSA DA PARASINI VERİN ARKADAŞIM, VERİN Kİ İNSANLAR ONA LAYIK OLABİLMEK İÇİN DAHA DA İYİSİNİ YAPSINLAR"

Belirttiğim ibare konunca yazı duygusaldan daha oturaklı oluyo sanki. Sonuçta Kimse benden tüm gün salak salak bir ekran karşısında hayatımdan çalarak kazandığım paranın her kuruşunu gözü kapalı bilmediğim birşeye yatırmamı beklemesin. Bende de o lüks yok, hiçbir zaman da olmayacak. Herkes elbette seçilecektir, bir sanatçının benim arşivime girmesi için çaba göstermesi tabiki gerekecektir. Bunu "ben tüketiciyim ve haklıyım" demek için söylemiyorum, sadece pek sevilmeyen "bi de burdan bakmak lazım" bakış açım beni bunu demeye itiyor, napiym ben de böyleyim.

Son olarak da "sizi barlardan şeyiniz elinizde çıkmaktan kurtaran" ne demek? Buna, bir modern sabahlar edasında "nasıl ortamlarda büyüdünüz?" sorusuyla karşılık vermek istiyorum

Teşekkür ederim.

fruko said...

CD arsivim olsun istemiyorum, zamaninda aldigim oricinalleri bile nereye koyacagimi bilemiyorum.
şöyle bir dilegim var; bir müzisyen hit sarkilarini paylasima acik tutmali, eger bu kisiyi daha fazla dinlemek istersek gidelim alalim albümü, ya da parayla indirelim. -götleri yiyor mu acaba cogu müzisyenin, merak ediyorum, zira radyoda duyup cok sevdigim sarkilarin albumlerini aldigimda bi tarafimda patlayan melyonlarin acilarini unutmayacagim-
iş filme gelince bakis acim cok daha degisik:) şu linke bi bakınız:

http://www.ideefixe.com/video/firma_index.asp

bu firmalar daha fazla para kazansınlar ve tom cruise'a daha fazla melyon dolar ödesinler diye ben dvd satın almam.-aralardaki istisna filmleri saymıyorum-
işyerinde vaktim kısıtlı o nedenle bu kadar yazabiliyorum.bilmem derdimi anladınız mı?

PS: lithaen, 1 milyoncuyla ilgili cümleni anlıyorum. aklıma hemen su resim derslerine giderken kullandığımız plastik çantalar geliyor. ya da proje tüpleri...o tasarımların cok ünlü -yanılmıyorsam japon- bir mimara ait oldugunu biliyor musun? memlekette nereye gidersen git ilkögretimde okuyan cocuklarin elinde onlardan vardir. iste yarattigin seyin bu hale geldigini gormek bence en buyuk oduldur, ha ben zengin olmaliyim diyorsa ben o adamin urettigi seyin samimiyetinden suphe duyarım.