Monday, February 13, 2006

İçimdeki Eric Cartman

İnsanlara üniversitede öğrettikleri en önemli şey sanırım bir sorunu çözmekte izleyeceğimiz yolu bulmak. Hocalar o yolu bulmamızı sağladılar hep. Ama hiçbir zaman çözümü direk vermediler. (Zaten bizim bölümlerde çözümden sözetmek pek güç). Bu bizi garip bir şekilde eğitmiş. Ben bir sorunla karşılaştığım zaman nasıl çözmem gerektiğini araştırıp buluyorum ve sonra bunu uygulayarak istediğim sonuca ulaşıyorum.

Sınıftaki adamlardan biri istediği sonuçları alamıyordu. Benden yardım istedi. Dedim ki benim yaptığım sisteme bak. Oradan kendine uyarla. Sana göstereyim ne nasıl çalışıyor. Biraz gösterdim. Ama adam başka birşey istiyor. Kendisi çok tembel olduğu için benim alternatif birşeyleri araştırıp, sorunu çözüp ona öğretmemi istedi. Ben de işim gücüm var kardeşim senle mi uğraşcam dedim doğal olarak. Öyle kapandı.

Sonra adam gidip öğrenci işleriyle falan konuşmuş ve benim özel öğretmeni olmamı istedi. Bu durumda saat başına bana para vericekler. Adam okula 2 para vericek okul bana 1 para vericek. Bu adam fakir bu arada. Sonra ben bir düşüniym dedim.

Yani bu mudur? İnsan arkadaşına bunu yapar mı? Hiç hayatımda yapmadığım şey. Bizde birinin yardıma ihtiyacı oldu mu herkez seferber olur. Maketin düğmesi mi yetişmedi, alırız elimize zımparayı... Ama insanlar tembellik yapacaklarsa yardım istemezler. Çabalayıp da zamana sıkışmışsan istersin yardım. Arkadaşın çalışırken sen yaymazsın. Bizde herşey ortaktır. Kartonlar, boyalar, makas (Özge sağolsun 2 yıl makasını kullanmışımdır) ve hatta 1. ve 2. sınıflarda zaman da ortaktı. Beraber uyuyup büyüdük stüdyolarda. Şimdi ilk defa bu adam para vererek ona öğretmenlik yapmamı istiyor. Hakaret gibi bişey. Ama adama da demedim biz böyle yetişmedik diye. Baktım burda işler böyle yürüyor. Hintli de dedi ki ilerde çok işine yarar, bir takım legal avantajları var. Ama dedim ki bizde böyle yürümez işler. O da dedi ki "bizde de böyle yürümez, ama bunlar gavur. sen ben birbirimizi kollarız. ama bunların tuzu kuru". Kabul ettim. Haftada bir iki saat. İşlerimi aksatmicak şekilde...

Ama yani kendimi Eric Cartman gibi hissetmedim değil. Hayatta da olamam ya...

4 comments:

Duygu said...

Kimse Eric Cartman kadar olamaz bu hayatta üzülme. :) (Casa Bonita'nın sonunda "totally" deyişini hatırlar/bilir misin :) )

Bu ecnebi ellerde kendimizden hiç beklemediğimiz şeyleri yapıyoruz ama, bu da bir yerde hakedene hakettiğini verme dünyası. Suçluluk duyma diyim dedim. Uzadı yine neyse.

ardamardar said...

ay biliriiiim.
supeeer.
ya asil "fat camp" e gittiginde siskolara bi cikolata satisi var...

allah korusun.

Duygu said...

ehehe ben bi de buzağı hayvanlarını "mission impossible kiti" ile kaçırıp evde tuttukları bölümde "butters, I'm gonna kill you over and over again" dediği anı da çok az şeye değişirim...

maksat sohbet yürüsün.

Anonymous said...

"you'll respect mah authoritaaa", ardindan baldira inen cop...

Seviyorum ben Kartmin'i, :)