Thursday, September 21, 2006

00:18/00:11

Internet kafedeki bilgisayarin kosesinde boyle yaziyor. Yani 18 dakka harcamisim geriye 11 dakka kalmis. Maillerime baktim. Kritik bir mail gonderdim.

Is konulariyla ilgili yapmaya calistigim politikalar kicimda patladi. Bu islerin adami olmadigim bir kez daha ortaya cikti. Yine de bir sekilde ayakta kalmayi basardim. Bu kadar rekabet dolu bir endustride savasci, hircin ve celik gibi sinirlere sahip olmak lazim. Basarabileceginin bir kismini gorusmeler, blofler, ve bir takim ruhsal denklemler icerisinde carcur etmen gerekiyor. Ya da benimki oyle oluyor en azindan. Yine de herkesi memnun tutmak icin her turlu cabayi gosteriyorum.

00:22/00:07

Yasadiklarimizin ne kadarini hakediyoruz, ya da haketmiyoruz... Bence haketmedigimiz seyleri yasayamiyoruz. Bir sekilde bir tur evrensel adalet bizi durduruyor. Ya da basarsak bile onlardan almamiz gereken duygusal degisikligi alamiyoruz. Birseyler bizi engelliyor, kisitliyor. Ne kadar ugrasirsak ugrasalim yasayabilmemiz gerektigi ve hakettigimiz kadarini yasayabiliyoruz. O yuzden bir yerde durup birakmak gerekiyor. Eeeh artik bu kadar oluyor diyebilmek gerekiyor. Yelkenleri suya indirmek, gemiyi terkedip suya atlamak, "amaaaan neyse ne" diyerekten bosluga dogru yuzebilmek gerekiyor.

Hersey yolunda. Zaten boyle olmasi gerekiyordu.

00:27/00:02

artik riske atmiyip postaliyorum bu seyi.

Thursday, September 14, 2006

Stress Overdose

Alistim artik sanki. Tek sorun geceleri uyuyamiyorum. Eskiden sabahlari zor kalkardim. Simdi kedilerden once kalkiyorum. Kapimi tirmalamarina gerek kalmadan yemeklerini veriyorum.

Aslinda neden bu kadar stres oldugunu anlamiyorum. Hersey yolunda. Sanirim hep daha fazlasini istiyor insanoglu. Ondan.

Geceleri sabaha dogru uyaniyorum. O gun hangi adamlara hangi cumleleri soylemem gerektigini hesaplamaya calisiyorum. Nerelere hangi kagitlari gondermem gerektigini, kimlere telefon acip neleri sormam gerektigini, neleri nasil isteyecegimi planlamaya calisiyorum.

Is hayatinda daha az politika olmasini isterdim. Bazen hersey o kadar birbirine bagli oluyor ki. Birisine birsey soyluyorsun, digeri baska birsey yapiyor ve tum hayatin degisebiliyor. Bazi cumlelerin soylenmemesi gerekiyor. Bazi anahtar kelimelerin bilhassa soylenmesi gerekiyor. Bazi durumlarda somurtmak gerekiyor. Bazen ise gulumsemek.

Ne yazik ki ben boyle seylerin adami degilim. Hayatimin cok basit olmasini istiyorum ben. Hersey giderek karmasiklasiyor, ve sonra bir zirve yapiyor ve bir sureligine basitlesiyor. O zaman durup dusunuyor insan. Ne yazik ki bugunler oyle degil cok. Sabah 6:30 da blog yaziyorum. Ama hayat guzel...

Friday, September 01, 2006

Andy Warhol vs. Cronenberg

Cronenberg bir Andy Warhol sergisi duzenledi. Bizzat kendisi de sergi boyunca Warhol'un islerini anlatiyor. Telefon gibi birsey araciligla. Kulagimiza tutuyoruz. Dinlemek istedigimiz resmin numarasina basiyoruz. Cronenberg anlatiyor. Eglenceli. Ama disaridan bakinca cok komik gorunuyor. Bir ara telefon gibi seyi birakip uzaktan insanlara baktim. Bir Andy Warhol tablosu gibi gorunuyorlardi. Birsuru garip garip insan ellerinde birsey tutarak ya da o seyi dinlemeye calisarak bir resime bakiyor. Hersey seri uretilmis. Insanlar birbirinden cok farkli ama seri uretilmis bir ortak deneyim yasiyorlar. Sonra ben de telefonumu dinlemeye devam ettim.

Andy Warhol zamaninin oncu, gay, cilgin, bunalim sanatcisi. Baski teknigiyle yaptigi bir takim resimler var. Bir sekilde ipek baskiyi kesfetmis. Gazetelerden, dergilerden buldugu resimleri ipek baskiyla, tasarim kurallari icerisinde ust uste yan yana falan basarak yeni bir tarz uretmis. Tasarim tarihinde gormustuk bunlari. O zaman resimlerini gordugum ve simdi sergideki tablolara bakarken de hissettigim sey suydu: "eeee...??"

Kendisinin gayet ezik oldugu cok acik. Hep bir holivud yildizi olmak istemis hayati boyunca. Unlu olmaya karsi ozel bir saplantisi var. O yuzden unlulerin resimlerini ust uste basmis bir cok tablosunda. Ama sanirim biraz tipsiz. O yuzden kendi holivudunu yaratmaya karar vermis ve de "Fabrika" yi acmis. Kendi capinda fabrika baya bir etkili olmus. Zira fabrikanin yildizi olmak icin Elvis kadar yakisikli olmaya gerek yokmus. Sonunda bir gun bir kamera almayi almayi basarmis ve filmler cekmeye baslamis. (Bence cok iyi bir fikir degilmis). Sonra da unlu bir yonetmen olmus. (Aslinda bu benim simdiye kadar neden unlu bir fotograf sanatcisi ya da unlu bir yonetmen olmadigimi acikliyor. Cunku kameram yok. ) Filmleri cok "deneysel".

Orada izledigim filmleri "couch" (Bir koltuk var. Warhol kamerayi acip koltukta olanlari cekiyormus. Koltukta da soyle seyler oluyor; mesela adamlar ve kadinlar muz yiyiyor yavas yavas, sonra adamlar sigara sardilar, sonra adamlar soyundu ve gurestiler(?!)... bunun gibi sacma sapan seyler.) "blowjob" (Sadece adamin yuzunu gosteriyor.) "kiss" (biraz gereksiz olmus) Screentest #1 (bu daha da gereksizdi, fotograf ceker gibi yarim saat bi adami dururken cekiyor), Empire State (Ayni sekilde binayi cekmis.). Bikac tane daha sacma sapan film vardi. Ama hatirlamiyorum simdi. Zaten sonuna kadar izlemiyor kimse filmleri. Bir tabloymus gibi bakip geciyoruz.

Cronenberg idare eder bi adamdi. Existenz de mesela bazen hersey gayet iyi akmasina ragmen filmin oldugu anlar vardi. History of Violence da bu cok daha belirgindi. Bazen hersey cok guzel akiyor. Sonra bir anda birkac sahne arka arkaya geliyor. Ben bunaliyorum. Sonra tekrar yakaliyor akisi film. Bence Cronenberg maalesef Kubrick'ten biraz etkilenmis. Tum sorunu bu. Neyse ben kimim ki?...