Saturday, August 26, 2006

Amca! Yanlis caliyon!

Cin mahallesinin kosesinde bi adam var. Bu adam cok yasli ve bizim kabak kemaneye benzer bir enstruman caliyo. Asyali, Cinli ya da Vietnamli artik bilmiyorum. Tam trafik isiklarinin orda duruyor hep. Beklerken denk geliyorum. Her seferinde ayni sarkiyi caliyor. Ve de ayni sarkinin ayni yerini. 20 sefer gectiysem ordan, hepsinde ayni ezgiyi duydum.

Yanliz bu ezginin bi sorunu var. Hersey guzel gidiyor bir yere kadar. Capon muzigi gibi bisiy. Piyanonun sadece siyah tuslarina basarak birsey caldiginda oyle ezgiler cikar. Notalar falan guzel ama zamanlar bir yerde acayip kopuyor. 2/4 luk gidiyor bir yere kadar. mesela 8 olcu falan. 9. da 3/4 luk oluyor. Ya caponlar halk muziklerinde bu tur ritmsel manyakliklar yapmislar ya da adam yanlis caliyor. Bence adam yanlis caliyor.

Yazik aslinda. Kimbilir neler yasamis buralara dusmustur. Belki de sevgilisi Amerikalilar tarafindan esir alinmis bir Vietnamli komutandir. Sonra Amerikalilar memleket sirlarini vermezse kizi olduruceklerini soylemislerdir. Adam da zavalli naapsin, kalbinin bir yarisi... Ama general de ona guveniyor. Savasin kazanilmasini saglayacak cok onemli mektubu buna vermis. Amerikalilar bunun haberini alinca kizi kacirmislar. (Baslarinda Rambo var). Zavalli adam sevdigini oyle gavur ellerde aci cekerken gorunce dayanamamis mektubu Amerikalilara satmis. Ama tam mektubu teslim ederken General baskin yapmis olabilir. Ya baskin sirasinda kiz vurulup olmusse... Adam da zor kurtulmussa... Adam sonra artik hicbiyere ait olmadigina karar vermis olabilir. Ne Vietnama, ne de bu dunyaya. Sonra yuzmeye baslamis. Ve buralara ulasmis. Yolda buldugu kabaklardan o aleti yapmis ve sonra kizla "bizim sarkimiz" dedikleri sarkiyi calmaya calisiyo olabilir.

Adama gidip "Amca yanlis caliyon" denmez bu saatten sonra.

Iyi bir gun

Isten hava kararmadan ayrilmayi basardim. Tavuk, marul, domates, limon aldim. Kizarmis tam tavuk. Eve geldigimde hala hava kararmamisti. Marullari dogradim, domatesleri de, limon siktim. Ev arkadasi da yeni uyanmisti. Tavugu ikiye bolduk. Salata dag gibi oldu. Mukemmel balkona ciktik. Obur ev arkadasi olmadigindan. Biralari actik. Hava kararana kadar yedik tavuklari. Superlerdi.

Sonra herseyi yikadim. Bu arada bira icmeye devam ettim. Buz gibi. Mmmm ozlemisim. Sonra kuveti doldurdum sicak suyla. Masaj merkezinin promosyon olarak dagittigi sabun gibi seyi icine serptim. Mumlarimi yaktim, mp3 calarim ve bilgisayarin hoparlorlerini tasidim. Biralar buzlukta oyle bi kivama gelmisti ki, uclari hafif buzlanmis. Mukemmel. Sonra erkan ogur dinleyerek, sicak sulara girerek, buz gibi birayi icmeye basladim. Biseyler dusunmeyi planlamistim. Ama hicbisey dusunemedim. Aklima hicbisey gelmedi. Kendimi zorlasam da. Sadece durabildim.

Cok sevdim o durumu. Hep biseyler dusundugumu anladim. Uyumadan once, tramvayda, iste, yemek yerken, bilgisayarla ugrasirken, heryerde... Her zaman... Kafam biseylerle dolu... Isler, gucler, hayaller, vizeler, sevdigim, insanlar, animasyon, ...

Dusunememe ragmen bira icebiliyordum hala. Insan gozlerini kapayinca baska birseye donusuyor tum atmosfer. Muzik, isik ve sicak... Acayip birseydi. Iki buzlu birayi tukettim orda.

Sonra toparlanip odama gittim, bi bira daha icip sizdim. Gecenin korunde birileri aradi. Gelmeyin sizdim dedim... Ehehe.

Monday, August 21, 2006

Kotu bir gun dostum

Sabah ise geldim. 4 gundur ustunde calistigim sahneye baktim. At adam, okuz adami dovuyor... At adami kosarken kitaptan bakarak yapabilirim. Ama dovusurken... Tam bir rezalet. Ayaklar bok gibi gorunuyordu. Patrona gosterdim ve ayaklari yapamadim ve de yapabilcek gibi de gorunmuyorum dedim. Bu arada acayip de dovusturmustum. Biri tos atiyo oburu tekme atiyor falan. Baya ugrasmistim. Guzel gibiydi. At adamin ayaklari haric. Herneyse patron bakti. Bosver bunu birak dedi. Baska bi taneye basla dedi. Kurt adam keci adami yesin dedi. Ama hayal kirikligina ugradi. Ben de ugradim hayal kirikligina. Niye yapamadim ki. Sonra arkadaslarim geldi ve onlar da hayal kirikligina ugradi. Yani tabii ki zor daha cok zaman harcaman lazim falan dediler. Ama at adam kardesim. Ayaklari at gibi gorunmuyo iste. Cok dandik gorunuyo. Carlosu cagirdim. O Disneyde 5 6 sene calismis super bi herif. Bakti. Cok fazla sey yapmissin dedi. Bu atin ayaklarini cozene kadar gotun cikar dedi. Daha basit biseyler yap, bu yaptiginin yarisi bile yeterdi dedi.

Ac gozluluk yaptigima karar verdim. Canavar gibi olabilecek en zor hareketleri, maksimum kontaklari ya da fiziksel ve anatomik olarak yapilmasi cok zor seyleri yapmaya calisiyorum. Bu sonuncusunda acayip cuvalladim dogal olarak. Ben daha ata binmemis bi insanim, ati nasil oynatiym.

Neyse diyerek gunume devam etmeye basladim. Sonra istekilere caktirmadan is gorusmesine gitmem gerekiyodu. Istekiler cakarsa simdiki olanaklarimdan da mahrum olabilirdim. O yuzden cok tehlikeli bi hareketti. Ogle yemegine cikar gibi gitmek en mantiklisiydi. Ama cantami alirsam nereye diye sorcaklar. O zaman gomlegimin icine DVDmi saklayip kaciym dedim. Sonra yaptim bunu. Kosarak kactim. Tramvaya bindim. Sonra gorusmeye gitmeden dunyanin en igrenc pizzasini yedim. Pizzaya olan inancim sarsildi. Gorusmeye gittigimde DVD ye gerek olmadigini anladim. Onlarda varmis zaten. Neyse gorusme iyi gecti. Sonra geri donerken elimde DVDyle yakalanmamak icin kastim, DVDmi cope attim. (Cok salagim) Ama ise yaradi cunku patron giriste beni karsiladi, elimde DVD olsaydi sicmistim. Bu gerginligi de atlatip kurtadama dondum.

Aksama dogru kurtadamin da bugun cok guzel oynamadigini hissettim. Orayi terketmeye karar verdim. Ama patron kapida nobet tutuyordu. Bu yuzden elemanlardan birinin kesfettigi bodrumdaki otopark cikisini kullanmaya karar verdim. Kacmayi basardim. Muzik dinleyerek eve dogru yururken MP3 playerimin pili bitti. Ve o an bugunun guzel bi gun olmadigina kanaat getirdim- yazmaya karar verdim. Sebebini dusundum. Acaba ugurlu lifimle yikanamadigim icin mi oldu. Yoksa yeni aldigim deodorant mi ugursuz geldi. Orta ugurlu donlarimdan birini giymistim yine de kotu gecti. Sanirim bu donu ugursuz sinifina sokucam bugunku performansindan sonra.

Neyseki sag saglim evime ulastim. Simdi toparlanip yarin yeniden saldirmam gerekiyor dunyaya. Canim hicbisey yapmak istemiyor nedense. Ustelik bissuru is var.
Amaaaan. Boktan bigun. E ama yani. Hergun de iyi mi geccek.

Thursday, August 17, 2006

Lolly Poo Lee

Ya Hintli herif bi film yapti. Buradan izleyebilirsiniz. Herkes biseyler yapti. Yanliz bu adam Internete gondermeye basladi filmini. Forumlara gonderiyor, dergilere gonderiyor, sirketlere gonderiyor... Ama devamli gonderiyor. En sonunda birkac unlu siteye cikti. 3d total kapak yapti bunu. Sagda solda filmine bakmaya basladilar. Sonra google a filminin adini yazip baska kimlerin yayinladigini bulmaya basladi. Cinliler, garip garip film siteleri, birkac porno sitede falan buldu filmini. Buldugu her yerde daha cok mutlu olup bunlari bana gostermeye basladi. Ilk baslarda "oh oh pek guzel pek guzel" diyordum. Sonra artik baymaya basladi. "Eeeeeh tamam super". Sonunda kusturdu. "Yeter lan `Lolly Poo Lee` `Lolly Poo Lee` beynimizi yedin" demeye basladim. Oyle diyince daha bir sevkle interneti taramaya basladi ve bulunca beni sinir etmek icin hevesle gostermeye basladi. Hatta geceleri saat 2 ye kadar baska sitelerde de ciksin diye e-mailler falan atmis, bissuru kasmis...

Sonra biz beraber bi festivali kazandik. Gosterilcek filmlerimiz: Ben dedim ki "ben izlemicem senin filmi, kustu butun siber dunya senin filmden". Bunun uzerine assagidaki sevimli posteri yapti benim icin.



Gordugunuz igrenc sey Lolly Poo Lee nin kendisi. Bu kare de filminde bu gerzek hatunun adama saldirip opmeye calistigi sahneden. Tabi Turkceleri biraz zayif. Henuz cok ogretemedim. Ozellikle yazmayi cok becerememisler. Ama iste Hintli. Naaparsin. Yazik.

Buradaki en samimi ve iyi arkadaslarim Hintliler. O yuzden acayip saydirabiliyorum. Ustelik Turkce bilmiyorlar. Bu durumda istedigim kadar saydirabiliyorum. Ve cevremizde baska Turk te yok. O yuzden iyice saydirabiliyorum. Gercekten kotu muyum?

Evet.

Wednesday, August 09, 2006

Kediler

Sonunda basima kaldilar.

Evimizde iki tane kedi var. Rockee ve Apache. Ikisi de disi ve kisirlar. Rockee gayet uyuz bir kedi. Butun gun kicini o koltuktan bu koltuga yayip duruyor. Bir de sabahlari 6:30 da kapimi tirmalayarak beslenme talebini dile getiriyor. Ben soylene soylene mamasini tasa bosaltirken bar bar bagiriyor. Oburu daha uyanik. Arada bir ekmeklerimizi caliyor. Rockee yi dovdugu oluyor. Ya da balkonda yakaladigi kuslari getirip gozumuzun onune atiyor. Ben birseyler anlatmaya calistiklarini savunsam da biyolog olan Pat (ev arkadasi) o kadar zeki olmadiklarini soyluyor. Bence evden gitmezsek bizi olduruceklerini ima ediyorlar. En azindan Apache.

Sabah erken kalktigim icin ben beslesem de diger tum isleri Pat yapiyordu bugune kadar. Yani kumu temizlemek, suyu koymak, diger beslenme aktiviteleri vs... Pat bir ayligina cole gidiyor. Orda bitkileri arastircakmis. Kediler de bana patladi bu durumda.

Kedileri severim aslinda. Ama bizim icin kediler evde yasayan diger seylerden cok farkli degildir ki. Kediler bizim yemek artiklarimizla beslenirler, hasta olduklarinda ya da dogurduklarinda sut veririz. Yemek bulamazlarsa avlanirlar. Kertenkele, bocek yerler. Zaten her zaman bes alti tane kedi olur ortalikta. Anne kedimiz dogurdukca nesilden nesile kediler gelir, kediler gider. Belli bir yasa kadar anneleri onlara bakar, yeterince buyuyunce tekmeyi basar. Digerleriyle anlasabilirlerse ya da daha yagli bir kapi bulmazlarsa bizimle yasamaya devam ederler. Bir nevi kontratli calismak gibi. Yanliz anne kediyi kadroya almis durumdayiz. O nesillerdir evimizde. Ve calisiyor memur gibi. Avlaniyor, doguruyor, bilumum kedi kopekle dovusuyor arada.

Bu kediler de buranin devlet memuru gibi. Yayiyorlar paso. O koltuktan bu koltuga... Ozel mamalar aliniyor, kendilerine ozel mama taslari var. Tasin ustunde adlari yaziyo. (Yani bu insanlari anlamiyorum. Kedi onu okicak da gelip ordan mi yicek. Yoksa biz iki tasi karistirsak bunlar yemicek mi o tastan. "Yok bu Rockeenin tasi, siz beni ne saniyosunuz?" mu dicek. Tas lan iste) Aristokrat kedisi bunlar. Neyse ki Venus (obur ev arkadasi) var. Arada bir arayip "kediyi besler misin" diye agliyorum. Gerci o da paso dugunlere gidiyo bu ara. Gecen gun gay wedding e gitti.

Neyse bakalim ilerleyen zaman ne gostericek. Kediler ve ben nasil anlasicaz. Bu durum gelecegimizi nasil etkileyecek? Arkasi yarin.

Friday, August 04, 2006

Sokak Adamlari

Genelde ben konusmam sokak adamlariyla. Guvenli degil cok bizim ulkede. Ama burada kendimi guvende hissettim. Konustum.

1 - Bir seferinde biracinin onunde dilenen bi adam vardi. Biz bir iki bira aldik, ciktik, bir arkadasimizi beklerken geldi, " eglence var galiba bu gece, bana da bi ceyreklik versenize" dedi. Ben "biz o ceyreklik ve eglence icin gunde 10 saat calisiyoruz, sen naapiyosun?" dedim. "Haklisin tam bir loser (kaybeden) im " dedi. "Hayir tembelsin ve ceyrekligi haketmiyosun" dedim. Sonra yavastan segirtti, baskalarina falan sormaya basladi.

2 - Eski (calinan) bisikletimi baglarken bir adam geldi. Benimkinden daha yeni gorunen bisikletini benimkinin yanina bagladi. Bikac adim atti. Elini acip "bir dolarin var mi?" dedi. "Ne guzel bisikletin var oyle, benimkinden iyi durumda, satsana" dedim. Sonra bi daha bakmadi yuzume, saga sola bakmaya basladi. Tanimamazliktan geldi.

Saldirgan oluyorum bazen bu insanlara. Gerci dostum Toygar Gedik kadar olamam. Istiklalde "Gel BEN seni tartiym" diye cocuklari kovalardi. Manyak. Herneyse. Bunlar farkli ama. Bunlarin saglik sigortasi var, issizlik sigortasi var, imkanlari var, herseyleri var... Amaclari yok. O yuzden canki oluyorlar. Bu insanlari tokatlayip 3. dunya ulkelerine gondermek istiyorum, orada hayatta kalma savasi vermelerini istiyorum uc bes sene. Sonra geri getirip sokaga birakmak istiyorum. Acaba yine ayni seyi yapicaklar mi? (Ben de artis olmusum yanliz.)

Tuesday, August 01, 2006

Patron vs. Keni 2

ya bu insanlarin isi gucu yok mu anlamiyorum. ya da "bu ne bicim is yeri" Keni'nin deyisiyle. uc yuz, bes yuz derken sonunda bin dolarlik bir bahis ortaya atildi. Sanirim Keni'nin patrona zarar verme istegi butun bunlara sebep oluyor. Nerde sacma sapan bi iddia varsa orda bulusuyorlar. Son iddia da soyle: VorIn (baska bir eleman) ve Keni el ele tutusucaklar. Ustlerinde sadece patronun onlar icin alacagi tanga don olacak. Sokaga cikacaklar. Kosarak trafik isiklarina deyip geri gelicekler. Bunun icin iki sokak gecmeleri gerekiyor. Bu iki sokak da bissuru sirketin bulundugu binalarin arasinda.

Isi gucu biraktilar. Internetten begendiler, patron gitti donlari aldi. Donlar gercekten sapik. G string gibi. Keni defalarca "ben yapmak istemiyorum" dedi. Ama birkere tamam demis artik. Geri donmeyi de yediremiyor. Diger sirketlerde bissuru arkadaslari var. Ve idda geregi tam yemek saatinde bunu yapmalari gerekiyo. VorIn ise cok daha ucuza gitti :400 dolar. (Ya onu pek anlamiyorum). Patron klasik yine kicinda patlayan bahsi bize dagitmaya calisti: izlemek istiyosak 10 dolar vercekmisiz. "Bu ne bicim is yeri".

Abarttilar bence. Aciz biz burda. Bu dangalaklar para saciyo ortaliga. (Tabi yine ben yarin "Keeni" diye bagiranlarin yaninda yerimi alicam.)

Bunun ustune gecen gun bi arkadastan dinledigim fikrayi yaziym: Cok zengin bir adam bir kizla yemek yiyormus. Ona sormus: Sana 1 milyon dolar versem benimle yatar misin? Kiz dusunmus biraz. Yani bi seferlikten noolucak ki falan diyerekten "olur" demis. Adam " 10 dolar versem yatar misin?" demis. Kiz cok kizmis "beni fahise mi sandin" diye bagirmis. Adam da "az once ne oldugun konusunda fikir birligine vardik zaten, simdi fiyatta anlasiyoruz" demis.