Wednesday, November 23, 2005

Işın hüzmeleri üzerine evrensel söylemler

Bu, yıldızların aynı konuma gelmesi gibi birşey. Yatak, jaluzilerin orta noktası, dışarıdaki güvenlik ışığı, masa ve herşey öyle bir ilahi açı dizilimi içerisinde yeralıyor ki... Anlatamam. Tek bildiğim jaluziyi sonuna kadar kapattığınızda tam orta noktasında küçücük bir açıklık kaldığı, güvenlik ışığının tam o orta noktadan geçerek ve sağ gözüme ulaşarak geceleri bütün bu sisteme, yurda ve dünyaya ana avrat sövdürecek bir şekilde beni deli ettiğidir. Yatağı çevirmek, kafayı diğer tarafa koymak gibi basit çözümleri kabul etmemekteyim. Eğer o şey gözüme geliyorsa bir sebebi vardır. Belki de bu, beraber uyumam gereken şeytandır. Belki bu ebedi adalet ya da şanstır, belki de tanrının ta kendisi... Bu manyaklığa kendi yöntemlerimce cevap vereceğim ve geceleri ışığa şiddetle bakaraktan onun pes etmesini bekleyeceğim. Taa ki bakışlarım ışığı çatlatarak bozana dek. Yılmayacağım.

Saturday, November 19, 2005

Oglan cocuklarinin dugme meraki


Yazilimlarda (ozellikle grafikle ilgili olanlarda) dugmeler cokca kullaniliyor. Yukarida bir paket programdan bazi dugmeleri gormekteyiz. Dugme aslinda herseyin temeli gibi. Bilgisayarda yaptigimiz her islemde bircok kucuk dugmenin calistigini hissedebiliyoruz.

Neyse sorun su: Oglan cocuklari icin dugme denen sey gercekten bir tur manyaklik. Dugmelere basmaya bayiliyorlar. Dugmeye basmak icin yasiyorlar. Dugmelere bastiklari surece mutlular. Ama dugmenin ne ise yaradigi onlari cok da ilgilendirmiyor.

Yazilimlar gelistikce artik insanlar kendi dugmelerini uretme sansi buldular. Bu oglan cocuklarinin sapikligini daha da arttirdi. Artik kendi dugmelerini yapabiliyor, onlara basiyor, hatta baskalarinin onlara basisini izleyebiliyorlar. Komik bir sekilde isleri sadece dugmeler uretmek olan adamlar turedi. Bu adamlar buyuk paralar kazaniyor "Teknik Yonetmen" adi altinda.

Isin ne boyutlara vardigini dun bir seminerde farkettim. Semineri veren adam bir tur degisik sistemden bahsediyordu, uc boyutlu animasyonda kemiklerin hareket etmesi sirasinda kaslarin deformasyonunun modele yansimasi konusunda. Bir sure sonra anladim ki adam dugme manyagi. 15 dakka icinde 45 tane dugme yaratti. Sapikligi o kadar ilerlemisti ki yarattigi bazi dugmeleri inceleyince bunlarin gorevlerinin diger dugmelerden birkacina ayni anda basmak oldugunu farkedebiliyordunuz.

Adami sarsmak istedim. Birkac tokat aksedip "Kendine gel" demek istedim. "Bu ne ise yariyacak hayatta, niye yapiyorsun bunu" demek istedim. Pencereler aciliyor, yeni dugmeler ortaya cikiyor, pencereler kapaniyor, yeni sekiller olusuyor, devamli bir devinim var... Ama ortaya hicbirsey cikmiyor. Hicbirsey... Sadece yeni dugmeler. Onlar da eskilerine basiyor zaten.

Insanlara birseyler anlatmak dunyanin en zor seylerinden biri. Bu araclara ihtiyacimiz var. Biliyorum. Ama TD (Technical Director) denen adamlarin bir yerden sonra gereksiz isler yaptiklarina inaniyorum. Bu adamlar ne icin calistiklarini unutup dugmelerin buyusune kapiliyorlar. Kendilerini kaybedip aslinda hicbir ise yaramayan araclar uretmeye basliyorlar. Isin ilginc tarafi bu isten birsuru para kazaniyorlar.
Ilginc...

Friday, November 18, 2005

Akustik Kis

Kar geldi.

Hocalardan birine parmaklarim gitarsizliktan yumusaklastigi icin cok uzuldugumu soylemistim. Iyi adam. Bir akustik gitar getirdi. Al bu sene cal diyerekten, kendisi calmiyormus.

Disarida tipi, odamda ben, sallama cayim, kucagimda gitar, ayaklarim masanin uzerinde. Kendimi biraz Tom Waits gibi hissettim biraz da Cowboy Bebop gibi... Tom Waits cunku sert, gercek ve acikli, biraz yalniz, Cowboy Bebop cunku cyborglarin arasina blues ve jazz serpilmis, duygular dugmelere bulasmis, yapismis...

Cam bardagi gitar tellerine bastirarak slide bar sesi alabilirsiniz ya. Nerden kalmis bilmiyorum. Kar ve slide barli-Nashwille akustik sesi sanki beynimde bagdasmislar. Isik cok guzel. Hafif karanlik, los, ama soguk degil... yani duygusal olarak... Burayi yavas, sakin ve icten blues tamamlar dedim. Oda arkadasim ve sevgilisinin sevisme sesleri arasinda birkac riff... Insan bir sure sonra alisiyor. Bardagi bazen tam denk getiremiyorum tellere. Ama ogrenirim. Nasil olsa uzun sure buradayim.

Kendimi biraz Tom Waits gibi hissettim, biraz da Cowboy Bebop gibi...

Wednesday, November 16, 2005

Gercek isiriyor


Gercekcilik celiskimi ilk defa ODTU de kesfettim. 3D Max i bilirsiniz. Tipik bir oglan cocugu gecmisim vardir: dugmelere basmaya bayilirim. 3D max te birsuru dugme vardi kucuk kucuk. Bastim bastim, ogrendim biraz. Her adimda daha bir hayret ve merak icerisinde devam ederekten akan sular, yok patlayan catlayan toplar, yok tahta dokusu vs... uretmeye calistim. Taa ki Tugyan hocamin ileri temel tasarim dersini alana kadar. Orada gormus gecirmis ogrenci bir abim sormustu: niye gercekci seyler yapmaya calisiyosun diye. "e iyi degil mi oyle?" gibi aptalca bir karsilik verdim. Ulan gercekten de hic dusunmemisim ben bunu. Niye yapiyorum ki? "Ben dugmelere basmayi seviyordum" falan da diyemedim.
Orada dank etti bana. Sonra bir iki gun dusundum ve su sonuclara ulastim. Doga denen sey estetik. Kafadan. Insan anatomisini inceledikce her kasin nereyi cektigine bakiyorum, kaldiraclara, ya da kemiklerle yapilan atraksiyonlara, bu atraksiyonlarin deri yuzeyinde olusturdugu hacimlere, bu hacimlerin hareketle degisimlerine... Hepsi o kadar guzel ki. Ayni sekilde agaclarin yapraklari, yagmurun damlalari cok guzel seyler. Bilgisayar o kadar ilerledi ki bunlarin buyukcene bir kismini artik bilgisayar icerisinde yeniden uretebiliyoruz. Ama neden uretelim ki? Disarida dokundugumuz yaprak ya da omuzu yukari kaldiran kurek kemigi zaten orada. Ona bakabilir, dokunabiliriz. Koklayabiliriz, guzelligini deneyimleyebiliriz. Aynisinin basarisiz bir kopyasini (bazi antik adamlara gore mimesis) neden uretelim. Manyak miyiz?
Gorsel Efekt sinifinin cocuklarini sorguya cektim bu isi neden yapiyorsunuz diyerekten. Hepsi is bulucaz zengin olacaz ayagindaydi. Ama neden yapiyorsunuz doganin gereksiz ve cirkin kopyasini? para kazanmanin baska yollari var dedim. hik mik ettiler gulduler. bilmiyorlar cunku.
Uzun zamandir Turk 3D camiasini ve hareketli resimler gorsel efektleriyle ugrasanlari takip ediyorum. www.3dnebandim.com adresine girip galeri kismini acarsaniz gayet gercekci mekanlar goreceksiniz. yok camdan sizan isigin yerden yansiyarak koltuk tarafindan olusturdugu golgeler, yok kirmizi renkli kazagin duvarda olusturdugu kucuk kirmizilik vs... Butun bunlar bilgisayar tarafinda saatlerce hesaplanan milyonlarca parametrenin bir pikselin hangi renk olacagina karar vermesinin sonucu. Ama neden? Neden benim yukarida ilistirdigim storyboard umun mekani bana yeterli geliyor? Hersey bittiginde benim anlatmak istedigim seyi o anlatacak. Bu isi neden yapiyorlar? Hollywood neden giderek daha da aptallasiyor? Insanlar neden Hollywoodu izlemeye devam ediyorlar? Neden bilgisayarda uretilmis gercekci arslana "vaaaaaauuuuuv" diyen insanlar Sean Penn in kusursuz oyunculugundan tirsiyorlar. Buradaki adamlarin cogu Thin Red Line'i izlememis. Ama Naardia diye neredeyse tamamen Cg bir film cikmayagorsun. Hemen tum trailler indiriliyor, butun making off lar kare kare izleniyor. Ulan gidin 21 grami izleyin, Leonu izleyin, oyku gorun, bisey yapin.
Neyse bana ne!!

Saturday, November 12, 2005

Kucuk Tavuk - 3D

Disneyin son filmi Chicken Little bircok tartismaya sebep oldu. Animatorler cok buyuk hayal kirikligi olacagini dusunuyorlardi. Pixar Disneyle olan anlasmasini bozduktan sonra Disney 3D feature film pazarindaki yerini korumak icin yeni bir studyo acti. Pixarla kiyaslandiginda inanilmaz dusuk teknik imkanlarla calisan animatorler yine de sonunda filmi bitirmeyi basardi.
CgChar camiasindan Rick May "kardeslerimizi destekleyelim, filme ilk hafta gidelim" diyerekten yeni bir tartismayi baslatti. (Film acilis haftasinda 25 milyon dolar hasilat yapmazsa finansal olarak basarisiz sayilacakti). Millet film kotuyse niye gidelim ki diyerekten ortami gerdi. En sonunda filmde calisan ust duzey birisi anonim olarak filmin cok boktan oldugunu yazdi. Keith Lango filmi sevdigini soyledi vs...
Persembe gunu cocuklarin deyimiyle "cool 3D google" larla chicken little i izleme serefine nail oldum. Brad Bird mayis 2005 te bir panelde demisti ki "Incredibles tan sonra ortalik birsuru kotu cg filmle dolup tasacak". Kismen hakliydi. Disney kendi imkanlarina gore super bir film cikarsa da bilgisayarin soguk dunyasinda Pixar'in sicakligini yakalayamamis. Yine de geleneksel animasyondan gelen adamlarin cg animasyonu denemesini izlemek hos oluyor. Parcalara ayrilinca eglenceli bir film olabilir ama butune bakarsak gercekten biraz basarisiz olmus. Disney sonunda hakettigi yere dogru emin adimlarla ilerlemeye basladi. Umarim cokusune tanik olacak kadar yasayabilirim.

Friday, November 11, 2005

Ruya


Ruyalari bazen cizmek lazim. Unutur insan. Ruyadaki duygusal degisimlerimizi kaydedebilsek keske. Tum isteklerimizin, umutlarimizin, soylemeye ve yapmaya firsat bulamadigimiz herseyin kendiliginden olabildigi yer orasi. Ustelik uyudugumuz surece gercek gibi oluyor. Nasil oluyorsa artik.
Dunyada birkac duzine insaniz biz. Bazen kalplerimiz E.T. ve cocugunkiler gibi ayni anda atabiliyor. Beyin dalgalarimiz belki de birbirine paralel oluyor. Baska dunyalarda, baska vucutlarda yasiyoruz ama ayni yere akiyoruz sanki. Bircok seyden daha onemli ve guzeliz. Bircok sey bizden buyuk ve guclu. Yine de tum engellerin arasindan gecerek akmayi basaran birseyler var.
Bu ne lan, nasi yazmisim, simdi okudum da bir daha. Belki de olgun arkadasim haklidir. Buyudukce daha duyarli ve duygusallasiyoruzdur. "23 yasimdayken hicbirsey bana zarar veremezdi" diyordu o, simdi otuzlu yaslarinda ne kadar duygusal oldugundan, bazi seylere asiri duygusal tepkiler verdiginden bahsediyor. Belki ben de onun gibi buyuyorumdur. Eski odun kimligimi geri istiyorum. Uhuuuuu.

Tuesday, November 08, 2005

Maple Leaf


Sonunda neden bu memleketin bayraginda akcaagac yapragi oldugunu anladim. Basindan beri supheleniyordum. Ama bi turlu baglantiyi kuramamistim. Her yer yaprak olana kadar. Ondan sonra yahu bu kadar da yaprak olmaz ki kardesim demeye basladim. Her yer sari, kirmizi yaprak oldu, yerler gokler ormanlar duvarlar insanlar...
Bir aksamustu yorucu zorunlu bir geziden donerken kafama dank etti. "Ulan ondan bayragin ustunde yaprak resmi var" dedim.Burasi okulun yakinindaki bi arkadasimin evine giderken gectigimiz kucuk koru. Fotograf makinem olmadigi icin onu ikna etmek zorunda kaldim. Sonra cekti birkac tane foto. Ulan var ya fotograf makinem olcak dedim icimden. Neyse o da olur bigun.

Monday, November 07, 2005

Adalet

Kimse adil olacagini soylemedi. Biliyorum. Hatta tersi her zaman dogruydu. Haketmeyenler birsuru yere geldi ama hakedenler ezildi bazen. Hakki yendi. Her zaman inandigim ve en buyuk haksizliklarda dahi daha buyuk bir caba ve ozveri ile devam etmemi saglayan bir fikrim var. Adalet tek yonlu olarak ele alindiginda varolmayabilir. Ama tum hayatsal parametreleri biraraya getirdigimizde bence bir tur adalete ulasacagiz. Diyelim ki bir sorunla karsilastiniz ve digerleri karsilasmadi. Bu adil degil. Diyelim ki sorunu cozemediniz ama digerleri cozdu. Tamam adil degil. Bitti. Bunu unutmaniz gerekiyor. Cunku adil degil zaten. Ama cok alakasiz birsey de iyi gidiyor olabilir o sirada. Ya da hersey cok kotu gidiyordur. Adil degil di mi? Sonra duzelir. Adil mi? Yine degil. Peki ne zaman adil?
Bence en sonunda adil olucak tum yasadiklarimiz. Yani en zengini ve en fakiri, cirkini ve guzeli, cok aci yasamisi ya da hep mutlu olmusu... hepimiz esit olucez. Nasil mi? Her zaman soyledigim gibi hayatta hissettigimiz duygusal degisiklik kadar yasiyoruz. Zengin bir insan icin, fakir bir insan icin ya da herkes icin bu sabit birsey. Zengin bir insan yeni bir araba aldiginda x kadar mutlu oluyorsa fakir bir insan cin yemegi yedigi zaman da x kadar mutlu oluyor. Ayni miktar. Mesela sansli birisi buyuk bir paraya kondu, cok sevindi. Sanssiz birisi cok calisti ve hakettiginin azicik bir kismini aldi. Ikisi de ayni miktarda sevinecekler.
Aslinda bugun cok korkunc birsey oldu. Hakkimi yediler. Yaptigim is digerlerininkinden gercekten daha iyiydi. Herkes ayni seyi soyluyordu. Ama hoca bana killik yaparaktan dusuk bir not verdi. Sebebi nedir bilemiyorum. Ama kesinlikle hakkim yendi. Bunun gelecekteki daha onemli isleri etkilemesinden korkuyorum. Nasil olacak bilmiyorum ama bu durumu duzeltmek isterdim. Neyse umarim yoluna girer. Mark Simon denen assagilik herif adam kayiriyor. Buradan belirtmek istiyorum. Ben yine de elimden geleni yapacagim. Her zaman oldugu gibi.

Friday, November 04, 2005

Et

Et yemeyi cok severiz ya hani. Ilk defa bu kadar buyuk et yedim. Barbeku yapicaz dediler. Kendinize ne aliyorsaniz bana da ondan alin dedim. Arabaya bindigimizde kucagimda kocaman bir "et" vardi. Megersem buralarin eti meshurmus. Bu kadar buyuk bir kutlenin nasi pisecegini tasavvur etmeye calisirken barbekunun yanina geldik. Herseyi onlara biraktim. Garip seyler ogrendim. Mesela iyi bir barbekude eti sadece bir kere cevirmek gerekiyormus. Bir de "quarter turn" dedikleri birsey var. Et bir sure pistikten sonra ayni eksende kalacak sekilde 45 derece aciyla ceviriyorlar. Sanirim isiyi baska acilardan alabilmek icin. Ama bunu sadece et pistikten sonra ustunde birbirine paralel barbeku cizgileri gormeyi onemsemeyenler icin oneriyorlar. Bu durumda butun cizgilerin paralel olmasi gerektigini dusunen psikopatlardan haberdar oluyorum. Iki "quarter turn" ve bir de ters cevirmeden sonra etin pisti dediler. Simdi son rotuslari yapiyorlardi. Bicakla kucuk delikler actilar. Acilan deliklerden sular akti. Bunu sonlara dogru yapiyorlar. Herkes devamli ne kadar guzel bir ogun olacagindan bahsediyordu. Iste su kadar pismis olmasi gerekiyor yok ortasinda kirmizi bir katman olmasi lazimmis falan. Herneyse.
Ekmegimin icine gomdum eti. Sigmadi ama. Ilk isirigimda gercekten et yedigimi anladim. Biz vahsi hayvanlardik. Caglar boyu suregelen bir icguduyu yasiyorduk. Dislerimi gecirdigim hayvan neydi bilmiyorum bile (buyukbas olsa gerek). Ama onu yedik orada. Onu kopekler gibi ya da arslanlar gibi yedik. (Yazarken agzim sulaniyor bu arada)
Herseyin kimyasallastigi dunyada dogal birsey bu aslinda. Ama yine de insan olarak hayvanliktan oyle koparmisim ki kendimi, uzuldum ben hayvani yedigimize. Yedigim tum hayvanlar icin biraz uzuluyorum. Ama vejeteryan Hintli arkadaslarimin yolundan gidecek kadar da guclu degilim. Guzel be tadi. Diger hayvanlarda cok farkinda olmuyordum hayvanlari yedigimizin. Bu deneyimde dislerimi gecirirken bu seyin dunyada bir sure yasadigi hep aklimdaydi. Tabi hayatta da vejeteryan falan olmam.